Suudi Arabistan’ın kuzeyindeki El-Ula kenti, tarihin önemli ticaret rotalarından Tütsü Yolu ile Mekke’ye giden hac yolunun üzerinde bulunmasıyla antik çağlardan bu yana hareketli bir kültür merkezi olarak öne çıkıyor.

İlk yaşam buluntularının yüzbinlerce yıl öncesine uzandığı, birçok medeniyete ev sahipliği yapan kent, dünyanın dört bir yanından ziyaretçilerini karşılamak için kapsamlı bir restorasyon sürecinden geçti.

Kentin mimarisinde tarihi dokunun zarar görmemesi için yeni yapılan binaların üslup ve renk olarak eski yapılarla uyumlu olması da ziyaretçilerin dikkatini çekiyor.


Kentte yapılan arkeolojik çalışmalarla Tunç Çağı’na, MÖ 3000-2000 yıllarına ait olduğu belirlenen antik mezarlar ve anıtlar keşfedildi.
Yer altı sularının bulunması ve tarımda gelişmenin yanı sıra Ula kenti, Mısır ve Mezopotamya bölgesine yapılan tütsü ticaretinde önemli rol oynamasıyla MÖ 600’den MÖ 4 yılına kadar Lihyan Krallığı’na ev sahipliği yaptı.

İslamiyet’in doğuşu ve Romalıların yenilmesiyle 6. yüzyıldan sonra Ula yeniden Arapların hakimiyeti altına girdi.

Divanda, ziyaretçilerin yemek yemesi için yapıldığı düşünülen kayalardan oyulmuş masalar bulunuyor.

Etrafında başka bir yapı bulunmaması sebebiyle “Yalnız Kale” ve “El-Ferid Kasrı” isimleriyle de bilinen Lihyan bin Kuza’nın anıt mezarının göz alıcı mimarisiyle 1. yüzyılda inşa edildiği tahmin ediliyor.




